EMDR diğer birçok terapi modeline görece yeni bir yöntemdir. Çocuk ve ergen terapilerinde çeşitli versiyonları ile kullanımı ise çok daha yenidir. Bu kadar yeni bir teknik olmasına rağmen, yapılan araştırmaların sonuçlarına bakıldığında oldukça olumlu değişimler sağladığı gözlemlenmektedir. EMDR, çocuk ve ergenler ile çalışan terapistler için yeni bir kapı açmıştır. Bu tekniğin çeşitli versiyonlarını geliştirerek uygulamalarına fırsat yaratmış, dolayısıyla terapide kullanılan araçların zenginliği açısından olumlu katkı sağlamıştır.
EMDR'ın kullanıldığı çocuk ve ergen terapilerinde aslında gerekli olan destek ve materyaller diğer terapi modelleri ile benzerlik göstermektedir. Her terapi modelinde olduğu gibi EMDR'da da ailenin işbirliğine ve tedaviye destek vermelerine oldukça fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, tedaviye kendi arzusu ile başvurmamış olan çocuğa veya ergene motivasyon sağlamayabilmek tüm terapilerde olduğu gibi EMDR'da da önemlidir. Terapi ile ilgili çok fazla bilgisi, ilgisi, sözel becerisi ve gerekli dikkati olmayan çocuk veya ergeni motive etmek terapi kazanımlarının kalitesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Çocuk ve ergenlerle EMDR uygulaması yapılırken standart protokol üzerinde çeşitli değişimler yapılabilir. Terapist ile çocuk veya ergen terapi hedefini belirlerken olayın sebebi üzerinde daha fazla duralabilir, bu çocuğun veya ergenin terapiye olan motivasyonunu arttırma açısından önemli bir faktördür. Ayrıca, terapi hedefinin basamaklar şeklinde küçük küçük hedeflere bölünmesi daha çok motivasyon sağlamaktadır. Çocuk ve ergenlerle çalışırken daha açık ve net olmak, hayal gücünü kullanma oldaklı çalışmak, kognisyonlar, duygular ya da vücuttaki hisler üzerinde çok fazla odaklanmamak, sözel artikülasyona takılmamak tercih edilir. Protokolün bazı basamakları çocuk veya ergenin ihtiyaçlarına göre uzatılabilir ya da kısaltılabilir, hatta bazen tümüyle çıkartılabilir. Çoğunlukla, çocuk ve ergenlerin EMDR süreci yetişkinlerinkine oranla biraz daha hızlı olmaktadır.
Çocuklardaki Fobik Tepkiler ve EMDR
Özgül fobi, net olarak görülebilen belirli nesne veya mekanlardan, belirgin (göze çarpan şekilde) ve sürekli olarak korkmadır. Fobilerin genellikle tüm nüfusta görülmediği, bazı insanlara özgü olduğu kabul edilir. Bu çalışmada EMDR, yaşları 6 ile 17 arasında değişen, spesifik fobinin kaynağıyla doğrudan ve hoş olmayan bir tecrübesi olan toplam 15 çocuğa uygulanmıştır. 1-4 arasında seans yapılmıştır. Çalışmaların sonucu çocukların korkularının kaynağını ifade edebildiklerini, kötü resim ile ilgili düşünebildiklerini, duygu ve vücut hislerini tanımlayabildiklerini göstermektedir. Tüm çocuklar EMDR prosedürünü sonuna kadar tamamlayabilmiştir. Çalışmanın sonuçları ve daha sonra yapılan takip çalışmaları, çocukların korkularının üstesinden gelebildiklerini ve bu korkularla baş edebilmek için yeni beceriler öğrendiklerini göstermiştir.
Çocuklarda Dolaylı Korkular ve EMDR
EMDR, travmatik olaylar sonrasında çocuklarla çalışırken sıklıkla kullanılan bir metot olmasına rağmen, fobik çocuklarla çalışırken oldukça az kullanılmaktadır. Bu çalışma 7 ile 13 yaşları arasında, dolaylı korkuları olan 23 çocuk ile yürütülmüştür. Çocukların yaşadığı korkular arasında hırsız, evin karanlık yerlerine yalnız başına gitme, köpek tarafından ısırılma korkuları yer almaktadır. Çalışmaya katılan çocukların bir kısmının tedavisi sırasında yalnız EMDR kullanılırken, bazılarında EMDR'a ek olarak sanat terapisi ve kognitif davranışçı terapi de terapi sürecine dahil edilmiştir. Bu çalışma, EMDR'in çocukların gerçek yaşantılara dayanmaya korkuları ile çalışılırken de kullanılabileceğini göstermektedir. Bütün çocuklar, korkularını sembolize eden resimleri ile güvenli yerlerini adlandırabilmiş, birçoğu korkuları ile ilgili olan olumsuz bilişlerini bulabilmiş, duygularını ve bedensel duyumlarını tanımlayabilmişlerdir. Yaşları daha küçük olan çocuklar SUDS puanlarını resim ölçeğinden yararlanarak belirlemişlerdir. Bütün çocuklar, korkuları ile ilgili olası durumları gözlerinde canlandırabilmiş ve bu olaylara bağlı olan duygu ve bedensel duyumları hissedebilmişlerdir. Yine bütün çocuklar, terapi sürecinde kendilerine korkuları ile başa çıkmada yardımcı olacak kendilerine özgü bir sonuca ulaşabilmişlerdir. Çalışmadan sonra yapılan takipte terapiden kazanımların korunduğu görülmüştür.