Bilgi ve İletişim Hattı 0332 265 35 43
Makaleler

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU

Çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan kaygı bozukluklarından biri olan “Ayrılık Kaygısı” nda çocuğun bağlandığı kişiden ayrılmasıyla birlikte gelişimsel düzeyine uygun olmayan, sürekli ve yoğun anksiyete yaşar. Ayrılık Kaygısı Bozukluğu ile birlikte sık görülen “Okul Reddi”nde ise kişide;

  1. Olumsuz duygulanıma sebep olan mekan ve aktivitelerden kaçınmak,
  2. İtici ve yargılayıcı ortamlardan kaçmak,
  3. Dikkat çekme davranışında bulunmak,
  4. Okul dışı maddi (elle tutulur) pekiştireçlerin peşinde olmak

İlk iki maddenin anksiyete ve depresyon ile, üçüncü maddenin ayrılık kaygısı bozukluğu ile, son maddenin ise, ya hiçbir sorun olmaksızın ya da ADHD, davranış bozukluğu, karşıt olma- karşı gelme bozukluğu gibi dışsallaştırılmış sorunlar ile ilişkili olabileceği belirtilmiştir. (Kearnet ve ark. , 1993; Kearney&Albano , 2004)

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU ve OKUL REDDİ TEŞHİSİ

Ayrılık kaygısı bozukluğu yaşayan çocukların %75’inde okul reddi de görülmektedir. Dünya’da yapılan araştırmalarda %4-5 oranında 7-12 yaş arası sıklıkla gözlemlenmiştir. Türkiye’de yapılan bir araştırmada ise Ayrılık Kaygısı Bozukluğu semptomlarının 5-9 yaş aralığında ortaya çıkmıştır. Okul reddi; aşırı boyutlarda okuldan korkma,karın ağrısı,ağlama,sınıfa girmeme ve vb. davranışlarla ortaya çıkar. Ayrılık kaygısı Bozukluğu tanısı almış çocuklar genellikle okul reddi ve somatik yakınmalarla birlikte profesyonel destek almak için başvurmaktadır. Ancak kronik okul reddinin AKB ile ilişkili olmadığı, bunun depresyon, panik bozukluk ve agorofobiyle bağlantısının olduğunun önemi vurgulanmıştır. Bunun dışında araştırmalar, AKB’nin en yüksek oranda diğer kaygı bozukluklarıyla bir arada görüldüğü gözlemlenmiştir; %74 yaygın anksiyete bozukluğu,%58 spesifik fobi (Verduin&Kendal, 2003)

DSM –V TANI ÖLÇÜTLERİ

A-Aşağıdakilerden en az üçünün olması ile belirli, kişinin bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili gelişimsel olarak uygun olmayan ve aşırı düzeyde korku ya da kaygı duyması:

1.Evden ya da bağlandığı kişilerden ayrılacak gibi olduğunda aşırı tasalanma.

2.Bağlandığı kişileri yitireceği ya da bu kişilerin başına hastalık, yaralanma, yıkım, ölüm gibi kötü olay geleceğiyle ilgili sürekli olarak tasalanma,

3. Bağlandığı başlıca kişilerden birinden ayrılmaya neden olabilecek istenmedik bir olay yaşayacağıyla ilgili tasalanma,

4. Ayrılma korkusundan ötürü, okula işe ya da başka bir yere gitmek için dışarı çıkmayı evden uzaklaşmayı hiç istememe,

5.Evde ya da başka ortamlarda tek başına kalmaktan ya da bağlandığı başlıca kişilerle birlikte olmamaktan , sürekli bir biçimde aşırı korku duyma.

6.Evinin dışında ya da bağlandığı başlıca kişilerde biri yanında olmadan uyuma konusunda isteksizlik ya da buna karşı koyma.

7. Yineleyici bir biçimde ayrılma konusunu da içeren karabasanlar görme

8.Bağlandığı başlıca kişiden ayrıldığında ya da ayrılacak gibi olduğunda bedensel belirtilerin olması

B.Bu korku,kaygı ya da kaçınma süreklilik gösterir,çocuklarda ya da ergenlerde en az dört hafta, erişkinlerde 6 ay ya da daha uzun sürer.

C.Bu bozukluk klinik açıdan sıkıntıya ya da toplumsal okulla ilgili işle ilgili diğer alanlarda işlevsellikte düşmeye neden olur.

D.Bu bozukluk, otizm açılımı kapsamında bozuklukta aşırı direnç göstermekten ötürü evden ayrılmaya karşı koyma, psikoza giden bozukluklarda ayrılmaya ilişkin sanrılar ya da varsanılar, agorofobide güvenilir bir eşlikçi olmadan dışarı çıkmaya karşı koyma,yaygın bozukluğunda önem verdiği diğer kişilerin başına bir hastalık ya da başka kötü bir olay gelecek olmasından ötürü kaygılanma ya da hastalık kaygısı bozukluğunda bir hastalığının olduğuna ilişkin kaygı duyma gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU’NUN TARİHÇESİ VE TEORİK AÇIKLAMALAR

Ayrılık kaygısı bozukluğunun nedenleri; bağlanma teorisi, mizaç özellikleri ve genetik özellikleri kapsayan biyolojik teori,davranışçı teori, kognitif teori ve aile sistemleri teorisi gibi pek çok farklı yaklaşımla incelenebilmektedir. Bu teorilerin başında bu rahatsızlığın tarihçesinde de yer alan “Bağlanma Teorisi”nin geldiği söylenebilir.

20. yüzyılın başlarında, çocukların gelişim süreçlerinin incelenmesi ilk Freud’un psikanalitik teorisi ile başlamış sonrasında Melanie Klein gibi yeni dönem Freud takipçileri ile devam etmiştir. Freud, yaşamın ilk 5 yılında yaşanan deneyimlerin kişiliğin gelişiminde büyük bir rolü olduğunu açıklamış ve bu dönemi 3 evrede açıklamıştır: oral,anal ve fallik evreler. Freud’un dürtü azaltma teorisine göre doğumdan 1 yaşa kadar geçen oral dönemde, bebekler açlık dürtülerinin olması ile birlikte anneleri ile güvenli bir bağlanma geliştiriyor ve yemek, su gibi temel ihtiyaçları anneleri tarafından karşılandığı taktirde kendilerini mutlu hissediyorlar. (Bowlby, 1973) Bu durumda, anneleri olmadığında fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmayacağını öğreniyor ve bu travma ayrılık kaygısına yol açıyor. Freud’dan sonra da bağlanma kuramı Erikson, Bowlby gibi farklı kişiler tarafından da yorumlanmaya devam etmiştir. En önemlilerinden biri olan Bowlby , bağlanma oluşumunun başlangıcının insanın doğuştan getirdiği bir temeli olduğunu savunmuştur. Bağlanmanın doğumdan itibaren ilk iki yıl içerisinde 4 evrede geliştiğini belirtmiştir.

1. Evre : doğumdan itibaren başlar, 6 haftaya kadar devam eder.

2. Evre : 6 haftadan başlar, 6-8 aya kadar devam eder.

3. Evre : 6-8 aydan 18-24 aya kadar devam eder. Bu evrede bebek ayrılık kaygısı gösterir,annesi odadan ayrıldığında üzülür. Annenin bebeğin çevreyi keşfetmesi için onu güvenli bir şekilde yalnız bırakabilmesi ancak bunu yaparken de dengeyi sağlaması güvenli bağlanmanın oluşumu için çok önemlidir.

4. Evre : 18-24 aydan itibaren daha sonraki dönemi kapsar.Çocuğun hareketlilik kazanması ile başlayan bu süreçte karşılıklı ilişkiler kurulmaya başlanır.Anneden daha uzun süre ayrı kalışlar ve yeniden bir araya gelişler ile güvenli ilişkisi artmaya başlar. (Bowlby,1973)

Daha sonraki yıllarda Mary Ainsworth ve arkadaşlarının (1978) “yabancı durum testi” isimli araştırmanın sonucunda çocuğun bağlanma stilini tanımlayan 3 farklı kategori ortaya koyulmuştur.Güvenli Bağlanma, Kaygılı/Kaçınmacı, Kaygılı/Dirençli olmak üzere iki tip Güvensiz Bağlanma.

Sonuç olarak bağlanma teorisi, temel bakım veren kişi ile erken dönemde gelişen güvensiz bağlanmanın, çocuğun ileriki yaşamında ayrılık kaygısı geliştirme riskini artırdığını vurgulamaktadır. Bunun aksine,güvenli bağlanma geliştirmiş,sağlıklı anne çocuk deneyimleri yaşamış, travmatik ayrılıklar yaşamamış olan çocuk ise daha sonraki yıllarda annesinden ayrılırken sağlıklı ve gelişim düzeyine uygun olan davranışlar gösterecektir. (Bellibaş,Büküşoğlu&Erermiş, 2005)

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA GÖZLENEBİLECEK BAZI BELİRTİLER

Davranışsal belirtiler

  • Anneden ayrılmak istememe
  • Yalnız kalmak istememe
  • Okula gitmek istememe
  • Yalnız uyumak istememe
  • Kabuslar görme
  • Uyku problemleri
  • Konsantre olamama
  • Anneye yapışıklık
  • Arkadaşlarından kaçınma

Fiziksel belirtiler

  • Karın Ağrısı
  • Baş ağırısı
  • Kas ağrıları
  • Kas krampları
  • Mide bulantısı
  • Kusma
  • Kısa süreli nefes alma
  • Düzensiz kalp atışı
  • Titreme
  • Terleme
  • Baş dönmesi
  • Bayılma

Duygusal belirtiler

  • Sürekli yoğun ve gelişim düzeyine uygun olmayan korku ve endişe,
  • Sinirlilik
  • Hırçınlık
  • Huzursuzluk
  • Rahatsızlık
  • Çekingenlik, utangaçlık

Bilişsel Belirtiler

  • Annemi bir daha göremeyeceğim düşüncesi
  • Annemin başına kötü bir şey gelecek düşüncesi
  • Kaybolacağım , kaçırılacağım vb. gibi düşünceler
  • Sürekli olumsuz düşünceye yönelim ve olumsuz ihtimalleri abartma eğilimi

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU TEDAVİ YÖNTEMLERİ

  1. Kognitif-Davranışçı Terapi

Çocuklardaki kaygı bozuklukları ile çalışırken kullanılabilecek en etkin tedavi yönteminin kognitif davranışçı model olduğu birçok deneysel araştırmada kanıtlanmıştır. Kendall (2000) , çocuklarda kaygı bozuklukları tedavisinde kullanılan bir KDT modelini geliştirmiş ve araştırmalarında bu modeli kullanmıştır. Bu modelin adı “Coping Cat”dir. Pek çok kognitif ve davranışsal müdahale içeren bu program 16 haftada tamamlanır ve 4 büyük bileşenden oluşur:

  • Kaygı,endişe gibi duyguların tanımlanması ve duygularla ortaya çıkan bedensel belirtilerin farkına varılması,
  • Kaygıyı ortaya çıkaran durumların netleştirilmesi
  • Bu durumla baş etmeyi sağlayacak bir plan geliştirmek
  • Performansı değerlendirip,kendi kendini uygun şekilde ödüllendirmek

Bu 4 beceri, FEAR (korku) kelimesinin baş harflerini simgelemektedir.

Korku hissi

Olumsuz şeyler olacak beklentisi

Rahatlamayı başarmak

Kendimizi ödüllendirmek

Ulaşılan sonuçlar

Bu programdaki ilk 8 haftada bu becerilerin öğrenimi ile ilerlenir,sonraki 8 haftada ise çocuğun düşükten yüksek seviyeye doğru kaygı yaşadığı durumlarda bu becerilerin hem “imgeleme” hem de “maruz bırakma” ile yaşantılanması sağlanır. (Kendall,1994,2000)

  1. Davranışçı Terapi

Okul reddi ile birlikte görülen Ayrılık Kaygısı Bozukluğu tedavisinde etkilidir.Çocuğun okula devamlılığı önemli olduğunda Kognitif Davranışçı terapi ile paralel doğrultuda gidecek bir davranışçı müdahale planı geliştirmek ve edindiği becerileri yerinde uygulanmasını sağlamak önemli olacaktır. Bu doğrultuda davranışçı müdahaleler olarak aşağıdaki başlıkları sayabiliriz.

  • Davranışçı müdahale planı geliştirilir.
  • Çocukla beraber hiyerarşi listesi oluşturmak.
  • Gevşeme egzersizleri
  • Role Play çalışmaları yapmak
  • Hiyerarşi listesinde aşamaları uygulaması için maruz bırakma ödevleri vermek

Aileye Yaklaşım

Öncelikle aile bireylerinin çocuklarındaki problemle ilgili kendilerini ya da birbirlerini suçlamalarına engel olup bunun çözüme götürmeyeceğini belirtip ortamdaki gerginliği azaltmak gereklidir. Aileyi gelişimsel olarak kabul edilebilecek korkular ve bu korkuların yaşlara göre türleri konusunda bilgilendirmek de önemlidir. Ayrıca aşırı korumacı ve kontrolcü aile tutumlarının, çocuğu güvensiz ve mutsuz yapacağını ve bu çocukların ileride sorumluluk almaktan kaçınacağını kaygılı bir kişilik geliştireceğini anlatmak gereklidir.

Tedavi süresince çocuğun attığı her adım için onu cesaretlendirmek ve ödüllendirmenin önemini vurgulamak ve ödüllerin maddi olmaktan ziyade manevi değer taşımasının çok daha önemli olduğunu anlatmak gereklidir.

Hızlı İletişim
Numaranızı Bırakın,
Sizi Arayalım
Gizle