Bilgi ve İletişim Hattı 0332 265 35 43
Makaleler

DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

Bir fantezi, düşünce veya hatıraya kendinizi fazla kaptırarak kısa bir süre için gerçek dünyadan koptunuz hissini muhtemelen yaşamışınızdır. Fakat biri size seslendiğinde hemen dönersiniz. Bu gerçeklikten kopmaya veya Dissosiyatif deneyime normal bir örnektir ve kendinizle ilgilendiğinizde, hipnotize edildiğinizde veya hayal kurduğunuzda meydana gelebilir. Dissosiyatif bozukluk; kişinin normal bütünleşik kendiliğinde, bilincinde, belleğinde veya kimlik duygusunda normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünde bir bozulma, ayrılma veya kırılmanın gerçekleşmesi ile tanımlanır. Dissosiyatif bozuklukların kökeninde genellikle çocukluk çağında yaşanmış kötü olaylar vardır. Çocuk kendisinden çok daha güçlü olan ebeveynleri veya büyük kişilerin kötü muameleleri ve olumsuz olaylar karşısında çok güçsüz ve çaresizdir, bu olaylarla baş edebilmek için tek yöntem dissosiyasyon yani zihinsel olarak durumdan, ortamdan ve kendisinden uzaklaşma ve kopmadır. Çocuklukta bu yöntemi öğrenen bireyler yetişkinlik dönemlerinde de bunu sürdürür. Dissosiyatif Bozukluk çeşitli ruhsal zorlanmalar karşısında bazı bireylerin tepki verme biçimidir, yani kişinin başa çıkamadığı travmalar (fiziksel bütünlüğe tehdit, dayak, işkence, şiddete maruz kalma veya böyle bir duruma şahit olma, cinsel saldırı ve istismar, doğal afet ve felaketler, kişilerarası ilişkilerde tartışma vb.) ve diğer sorunlar (ailevi sorunlar, kendisini suçlama veya başkaları tarafından suçlanma, aşırı korku, endişe, pişmanlık) olduğunda bu duruma verdiği tepki biçimidir. Çoğunlukla travmaya karşı bir savunma düzeneği olarak ortaya çıkan dissosiyasyon, bu şekilde travmadan kaçmayı sağlarken aynı zamanda travmanın kişinin yaşamı üzerindeki etkisini de geciktirir. DSM-IV-TR’de listelenen beş Dissosiyatif bozukluğun en yaygın üç tanesi Dissosiyatif Amnezi (Neredeyim?), Dissosiyatif Füj (Kimim Ben?) ve Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (Çoklu Kişilik Bozukluğu).

DİSSOSİYATİF AMNEZİ

Dissosiyatif amnezi, önemli kişilik bilgilerinin veya olayların hatırlanamamasıyla karakterize edilir ve genellikle stresli veya travmatik olaylarla ilişkilendirilir. Unutulan bilginin önemi veya kapsamı, normal unutkanlık ile açıklanamayacak kadar büyüktür. Dissosiyatif amnezide bellek kaybının süresi birkaç gün ile birkaç hafta hatta yıl arasında değişebilmekte ve çoğu zaman stresli olaylarla ilişkilendirilmektedir. DSM-4-TR’de Dissosiyatif Amnezi tanı kriterleri:

  1. Başlıca bozukluk, genellikle travmatik olan ya da stres doğuran önemli kişisel bilgileri sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak bir biçimde anımsayamama epizod ya da epizodlarının olmasıdır.
  2. Bu bozukluk sadece Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu, Dissosiyatif Füg, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Akut Stres Bozukluğu ve bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. Kafa Travmasına Bağlı Amnestik Bozukluk) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
  3. Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarında bozulmaya neden olur.

DİSSOSİYATİF FÜJ

Dissosiyatif füj, kişinin ani ve beklenmedik şekilde evden uzaklaşması ve kendi geçmişini hatırlayamaması ile karakterize edilir. Kişi kimliğini hatırlamayabilir veya oluşturduğu varsayımsal yeni kimliği konusunda kafası karışık olabilir. Dissosiyatif füjün başlangıcı stresli veya travmatik hayat olaylarına bağlanmaktadır. Füj genellikle aniden sona erer ve kişi geçmişinin büyük bir kısmını veya tamamını tekrar hatırlar. Dissosiyatif Füj DSM-4’te aşağıdaki gibi tanılanmakta:

  1. Başlıca bozukluk, geçmişini unutup, birden, beklenmedik bir biçimde evinden ya da alışageldiği işyerinden ayrılıp gitmedir.
  2. Kişisel kimlik konfüzyonu ya da yeni bir kimliğe bürünme (kısmen ya da tamamen).
  3. Bu bozukluk sadece Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu sırasında ortaya çıkmamaktadır ve bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. temporal lob epilepsisi) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
  4. Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.

DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU

Bir kişinin birbirini tanıyan ya da tanımayan ve farklı zamanlarda ortaya çıkarak farklı şeyler söyleyen ve yapan iki ya da daha fazla farklı kişiliğe sahip olması. Eskiden çoklu kişilik bozukluğu olarak tanımlanırken artık Dissosiyatif kimlik bozukluğu olarak adlandırılmaktadır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu (çoklu kişilik bozukluğu), her biri kendi algılama, düşünme ve dünyayla ilişki kurma örüntüsüne sahip, birbirinden farklı iki ya da daha fazla kimlik ya da kişilik durumunun var olmasıdır. Farklı kişilik durumları farklı zamanlarda kişinin düşünce ve davranışlarını kontrol altına alabilir. Kişilikler genellikle birbirinden farklı ve karmaşık olur ayrıca gerçek kişilik nadiren diğerlerinin farkında olmaktadır. Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu DSM-4 tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

  1. İki ya da daha fazla birbirinden ayrı kimliğin ya da kişilik durumun varlığı (her birinin kendi içinde oldukça süreklilik gösteren çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimi vardır).
  2. Bu kimliklerden ya da kişilik durumlarından en az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetim altında tutar.
  3. Önemli kişisel bilgileri sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak bir biçimde anımsayamama.
  4. Bu bozukluk bir maddenin (örn. Alkol Entoksikasyonu sırasında görülen “blackout”lar ya da kaotik davranış) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. kompleks parsiyel katılmalar) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. Not: Çocuklardaki semptomlar hayali oyun arkadaşlarına ya da başka tür bir oyun fantezisine bağlanmaz.

DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU

Depersonalizasyon bozukluğu, kişinin bedeninden ve düşüncelerinden bağlantısı kopmuş veya ayrık hissetmesiyle dikkat çeker. Bozukluk bazen, kişinin kendi bedenini dışarıdan gözlemliyor gibi veya bir rüyadaymış gibi hissetmesiyle bunları dışarıdan üçüncü bir kişi gibi izlemeye başlamakla tarif edilir. Depersonalizasyon bozukluğunun başlıca belirtisi bedenin çarpık algılanmasıdır. Ancak bu bozukluğu olan bireylerin gerçekliği değerlendirebilme yetileri yerindedir; şeylerin göründükleri gibi olmadıklarını fark ederler. Bir depersonalizasyon dönemi birkaç dakikadan birçok yıla kadar sürebilmektedir. Depersonalizasyon beyin hastalığı ve nöbet bozuklukları dâhil başka bozuklukların belirtisi de olabilir. DSM-4’te Depersonalizasyon Bozukluğunun tanısı aşağıdaki gibi ifade edilmekte:

  1. Kişinin mental süreçlerinden ya da bedeninden ayrıldığı hissinin olduğu ya da sanki bunlara dışarıdan bir gözlemciymiş gibi bakıyor olduğu, sürekli ya da yineleyen yaşantıların olması (örn. riyadaymış gibi hissetme).
  2. Depersonalizasyon yaşantısı sırasında gerçeği değerlendirme yetisi bozulmaz.
  3. Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsa mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.
  4. Depersonalizasyon yaşantısı sadece Şizofreni, Panik Bozukluğu, Akut Stres Bozukluğu ya da diğer bir Dissosiyatif Bozukluk gibi başka bir mental bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. temporal lob epilepsisi) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

Dissosiyatif bozukluklarında birincil tedavi uzun süreçli psikoterapidir

Hızlı İletişim
Numaranızı Bırakın,
Sizi Arayalım
Gizle