Bilgi ve İletişim Hattı 0332 265 35 43

Makaleler

ÇOCUKLARDA DEPRESYON

Depresyon hem yetişkinlerde ve çocuklarda görülebilen bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon belirtileri hafif, orta ve şiddetli düzeylerde yaşanabilir. Aslında depresyon yaşamın getirdiği, stres yaratan birçok duruma karşı kişinin gösterdiği normal bir tepkidir. Yetişkin ve ergenlerde görülen depresyonda en çok göze çarpan belirtiler: üzüntü, keder umutsuzluk gibi duygusal belirtilerdir ve yaşamdan alınan zevkin azalmasına neden olur. Çocukluk çağında görülen depresyon, basit bir üzüntüden daha öte bir durumdur ve çocuğun ya da gencin duygulanımını, düşünce yapısını ve davranışlarını etkiler. Depresyondaki çocuk/genç, dikkatini yoğunlaştırmada zorlanır, genel olarak isteksizdir, uyku ve iştahında bozulmalar görülür. Depresyon, tek atak şekilde olabileceği gibi, tekrarlayıcı bir seyir de izleyebilir. Çocuklarda daha çok dalgalı seyir hali gözlenir. Çocuk Ve Ergenlerde Depresyona Neler Yol Açabilir? Depresyonda ailesel yatkınlık önemlidir. Anne babasında depresyon olan çocuk daha kolay depresyona girer. Tutarlı olmayan anne baba davranışlarının olması Okul başarısızlığı

BİLGİSAYAR VE TV BAĞIMLILIĞI

Günümüzde en sık karşılaşılan problemlerden biri; çocuklarda, gençlerde ve hatta yetişkinlerde görülen ve davranışsal bağımlılık olarak değerlendirilen bilgisayar, tablet, telefon, televizyon bağımlılığıdır. Özellikle çocuklar, televizyonun, bilgisayarın tablet ve telefonunun karşısında adeta hipnotize ediliyor. Bu sebeplerden dolayı yaşanan sorunlar çocuğun çevre ile ilişkisini bozmakta, çocuğa sosyal, bilişsel ve psikomotor alanda çok büyük kayıplar yaşatmaktadır. Elbette bu tür teknolojik aletlerin birçok faydası vardır ancak, yararlı olarak kullanılıp zararlarından kaçınabilmek konusunda dengenin hem çocuk hem de aile tarafından kurulması; kontrollü ve bilinçli olarak kullanılmasına bağlıdır. BİLGİSAYAR, TABLET, TELEVİZYON BAĞIMLILIĞININ ZARARLARI Çocuğun arkadaş edinme becerisi gelişmez, Sosyal ortamlarda ilişki kurmada zorlanan çocuklar meydana gelir, Kendini ifade etme, öz bakım becerileri gelişmez; devamlı olarak anne ayakkabımı bağla, üzerimi giydir... diyen çocuklar ortaya çıkar, Oyun oynadığı, eğlendiği, vakit geçirdiği bu sanal dünya o kadar renkli, hareketli

BOŞANMA ve ÇOCUK

Ebeveynlerin evlilik süreci içinde anne baba rolleri dışında diğer bir rolleri de karı-koca rolüdür. Çocuğun yaşamında karşılaşabileceği en zor deneyimlerden biri anne babasının boşanmasıdır. Ailenin parçalanmasından en çok zarar gören, bu süreci en az anlamlandırabilen küçük çocuklardır. Fakat uygun ve bilinçli adımlarla gerekli destek sağlanabilirse bu sıkıntılı sürecin hem ebeveynler hem de çocuk tarafından daha kolay atlatılması mümkündür. Boşanma esasen eşler arasındaki geçimsizlik halinin resmi olarak onaylanmasıdır. Çocuğun ruh sağlığı açısından bakıldığında, bir arada fakat sürekli şiddetli geçimsizlik yaşayan, birbirlerine duygusal, fiziksel ve sözel istismar uygulayan ebeveynlerle yaşamanın yaratacağı olumsuz etkiler kaçınılmazdır. Bu durumda çocuklar açısından bakıldığında, birbirinden ayrı ama mutlu yaşayan ebeveynler, birlikte ama mutsuz yaşayan ebeveynlerden daha verimli olmaktadır. Ebeveynleri anlaşmazlık içinde olan bir ailede çocuk da çoğu zaman problemli olabilmektedir. Boşanma sürecinde ise çocuğun yaşı küçüldükçe bu sürecin çocuk tarafından anlaşılm

ÇOCUKLARDA YALAN

Çocuklar ahlak kavramı ile doğmazlar. Bunu sosyal normlar aracılığı ile çevrelerinden öğrenirler. Genellikle ebeveynlerin davranışlarını izlerler, onların sorunlarla başa çıkmada kullandığı stratejileri kullanırlar. Çocuk 3 yaş civarı yalan söylemeye başlar diyebiliriz. Bu dönemde çocuk, hayatta kalmak için bağımlı olduğu ebeveynle arasındaki iletişimde oluşan herhangi bir gerginlikten korkar. Örneğin, '’Vazoyu sen mi kırdın?’’ sözünde, o sesteki gerginliği hisseder ve '’Hayır, ben yapmadım!’’ gibi bir yanıtla aslında ilişkiyi tekrar güvenli ve sakin bir hale sokmak isterler. 4-6 yaş civarı yalan söyleme davranışında belirgin bir artış görülür. Çocukta gerçek ve hayal dünyası birbirinden net olarak ayrılmamıştır. Oyunlarına, hayali sözcükler ve hayali arkadaşlar katabilirler. Bu süreç aslında yaratıcılığın da gelişmeye başladığını gösterir. 5-10 yaş arası aşamalı olarak yalan kavramı kafada şekillenmeye başlar. Yetişkinlerin de örnek olması ve uyarıları ile dürüstlük ya da tam tersi bir algı kazanmaya başlarlar. 11 yaş üstü çocukların ise doğru ve y

FOBİLER VE BAŞA ÇIKMA

FOBİ Fobi: Bilinçli bir şekilde korkulan objeden, aktiviteden veya durumdan kaçma sonucu ortaya çıkan irrasyonel bir korku durumudur. Kişinin yaşam içindeki işlevselliğini bozar. Özgül fobi: Yaygınlığı sosyal fobiden fazladır. Başlangıcın pik yaşı, doğa olayları, kan, enjeksiyon ve yara tipinde 5 ila 9 yaş arasındadır. Ancak başlangıç daha sonraki yaşlarda da olabilir. Korkulan objeler ve durumlar, özgül fobide görünüm sıklığına göre hayvanlar, yaralanma, fırtınalar, yükseklik, hastalık ve ölümdür. FOBİNİN KAYNAĞI Davranışsal faktörler Watson, fobiyi klasik Pavlov tipi koşulama ile açıklamıştır. Korku verici uyaranı nötr uyaranla eşleştirdiğimizde, bir süre sonra nötr uyaran da anksiyete yaratmaya başlar. Öğrenme teorisine göre, korku verici uyaranın yarattığı anksiyete, tekrarlı koşullamalarla önlenebilir. Bir uyaran tek başına tekrarlı verildiğinde potansiyel gücü kaybedebilir ya da başka bir uyaranla tekrarlı eşleşmeler yapılabilir. Psikanalitik Faktörler Freud’a göre fobiler, çocukluk döneminde çözülememiş ödipal çatışmanın sonucudur. C

ÇOCUKLARDA KORKU VE ANKSİYETE

Korku ve Anksiyete Kavramı Korku, bir tehdite karşı organizmanın cevabıdır. Bu tehdit, bilinen, dışarıdan gelen, belirli ve kaynağında çatşma olmayan bir tehdittir. Anksiyete de bir tehdite cevap niteliğindedir ancak bu tehdit bilinmeyen, içten gelen, belirsiz ve kaynağı çatışmalı olandır. Korku ile anksiyetenin birbirinden ayırt edilebilmesi psikolojik analizle mümkündür. İkisi arasındaki temel farklardan bir diğeri de, anksiyetenin kronik bir olay, korkunun ise akut bir olay olmasıdır. Korku Kavramı Birçok çocuk, küçük yaştan başlayarak, çeşitli korkuların esiri olmaktadır. Korku, hem kaçınılmaz, hem de temel bir duygudur. Hayvanları canlı tutan, korkuyla karışık uyanıklıktır. İlkel insanı düşünürsek, korkuları sayesinde hayatta kaldığını söyleyebiliriz. Modern hayatta da, tehlike karşısında kişiyi uyanık tuttuğu için korku şarttır. Ancak zaman zaman, korku işlevsellik sınırını aşmaktadır. Çocuk için, çocuğu sınırlayan bir etmen olabilmektedir. Çocuğu hareketsizleştirebilmektedir. Eğer çocuk, yalnızca dış tehlikeleri algılamak yerine, bu korkuları kendi içinde büy�

KONUŞMA BOZUKLUKLARI

DİL GELİŞİMİ Konuşmada ilk aşama ağlamadır. Ağlama tepkisel bir vokalizasyondur. İkincisi bebek 2 aylıkken başlar. U sesi ve bir kaç sessiz harf çıkarır. Bebek mutluyken bu sesleri çıkarıyor. üçüncüsü ses oyunları dönemidir. Değişik tonlarda ses yeteneklerini ortaya koyar. 4. ayda dener. Ma ba söylenir. Dördüncü kurallı cıvıldama dönemidir. 6 aylıkken hece dizileri oluşmaya başlar. TÜM DÜNYADA BEBEKLERİN ÇIKARDIĞI SESLER EVRENSELDİR. 10 Ay civarında jargon aşamasına geçerler. Vurgular başlar. 12 Aydan sonra konuşmaya başlarlar. Çocukların konuşmaları için Ağız Dil Dudak Ses telleri gibi konuşma araçları üzerinde kontrol sağlamaları gerekir. Skinner çevrenin dil gelişimi üzerinde etkili olduğunu açıklamaktadır. Chomsk e göre dilin en önemli özelliklerinden birisi, kişinin sözcükleri başkalarından duymadığı biçimde bir araya getirebilmesidir. Bu yolla kişinin oluşturabileceği cümle sayısı sınırsızdır. Pekiştirme ve taklitin de yabana atılmaması gerekmektedir. Çocuk doğumdan itibaren söylen

ÇOCUKLARDA YEME BOZUKLUKLARI

BESLENME Çocukların beslenmesi,onların bedeni ve zihinsel yönden normal olmalarında, sağlıklı büyüme ve gelişmelerinde büyük bir önem taşır. Çocukların sağlıklı olması dengeli ve yeterli beslenme ile mümkündür. Sağlıklı bir beslenme düzeni için: Süt ; çocuk gelişimi için en önemli besin kaynağıdır.Mutlaka içirilmelidir. Kahvaltı günün vazgeçilmezi olmalıdır. Yemek aile ile birlikte yenmelidir. Yemek yemeyen çocuklara kesinlikle baskı yapılmamalıdır. Çocuklar asla başka bireylerle kıyaslanmamalıdır. TELEVİZYON REKLAMLARININ ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Son yıllarda, çocuk-reklam ilişkisi üzerine yapılan araştırmaların pek çoğunda, özellikle televizyonda yayınlanan reklamlar, çocukların sosyalleşme sürelerini konu almaktadır. Bu yoğunlaşmanın sebebi, günümüzde bir çocuğun ortalama okuma ya da oyuna ayırdığı zamandan fazlasını televizyon karşısında geçiriyor olmalarıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, Amerika yiyecek sanayisinin çocuk ürünlerine yönelik kapsamlı pazarlama çalışmaları vardır ve çocuklara yönelik televizyon programları esnas

PANİK ATAK VE PANİK BOZUKLUK

Aslında tek başına panik atak, oldukça fizyolojik bir olaydır. Pek çok kimse hayatında bir ya da birkaç kez panik atak yaşayabilir. Bu durum hastalık sayılmaz. Yeniden bu atakların geleceğini düşünüp kendini dinlemek ve bununla uğraşır hale gelmek ise '’Panik Bozukluğu’’dediğimiz hastalık durumudur.Aniden başlayan aşırı korku, titreme , terleme ve kalp çarpıntısı gibi bedensel belirtilerin de eklendiği bunaltı haline panik nöbeti adı verilir. Nöbet hali genellikle kendiliğinden ya da psikolojik bir gerginlikten bir müddet sonra başlar.çocuk yoğun korku ve panik hali yaşamaktadır. Öleceğim ya da delireceğim korkusuylayakınlarından yardım ister, onlara sarılır, yanından ayrılmalarına izin vermez. Bu esnada ağlama ve bağırıp çağırma nöbetleri olabilir. Panik haline yüz kızarması, terleme, titreme, tüylerin diken dikenolması , kalp çarpıntısı, baş dönmesi,bulantı, el ve ayaklarda uyuşma, sık idrara çıkma ve ağız kuruluğu gibi bedensel belirtiler eklenir. Bedensel belirtiler hastanın sıkıntısını daha da arttırır. Bu nöbetler 5-10 dakikadan 1-2 saate kadar değişen sürelerde devam edebili

ÇOCUKLARDA YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Kaygı bozukluğu, çocukluk çağında en sık görülen ruhsal bozukluklar içinde birinci sırada gelmektedir ve %8.6 ile %17.7 arası değişen bir yaygınlık oranına sahiptir (Essau ve ark. 2000, Ollendick ve ark. 2002, Egger ve Angold 2006, Leung ve ark. 2008). Fizyolojik, duygusal, bilişsel ve davranışsal etkilerinden ötürü kaygı bozukluğunun tüm tipleri, çocukların işlevselliğini oldukça olumsuz etkilemekte ve tedavi edilmediği takdirde özellikle aile, arkadaş ve okul alanlarında olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Yaygın Kaygı Bozukluğu Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, kaygılı, gergin, çabuk öfkelenen, sinirlenen, bir türlü rahat olamayan veya rahatlatılamayan çocuklardır. Bu çocuklar hemen herşeyi kafaya takan, aşırı alıngan ve kaygılı çocuklardır. Gündelik yaşamdaki sıradan olaylar veya haberlerde karşılaştığı bir kaza haberi bile onları kaygılandırıp huzursuz edebilir. Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar kendilerinin, ailelerinin ve hatta arkadaşlarını güvenliği, sağlığı gibi konularda aşırı duyarlı ve kendilerinden beklenilenin üzerinde sorumluluk sahibi gibi davra
Hızlı İletişim
Numaranızı Bırakın,
Sizi Arayalım
Gizle